10
Kasım 2014 tarihli gazetenizin haberine göre, İl Genel Meclisinde bir komisyon
tarafından Edirne’de “çok acil bir Trak Müzesi kurulması” önerilmekte idi. Tabi
ki, Edirne’nin coğrafi konumu ve tarihi geçmişi bakımından böyle bir öneriyi
sevinçle karşılamak gerek. Şehrimizin kültürel ve turistik değerlerine katkısı
olacağı da şüphe götürmemektedir. Biz sadece bu öneriyle ilgili bazı ilâve ve
açıklamalar getirmek istiyoruz.
Öncelikle “çok
acil” yani ivedi ibaresine bir anlam veremedik. Yaşadığımız toprakların en eski
sakinlerine adanacak bir müzenin acelesi neden kaynaklanıyor? Korkumuz
alelacele kurulup “tabela asılacak” göstermelik bir teşebbüs olmasındandır. Adı
itibariyle bu bir tarih müzesi olacağından, her şeyden önce bilimsel ciddiyete
ve titizliğe itina gösterilmelidir. Konuyla ilgili bilim adamlarının komisyonda
yer almamaları beni şaşırtmıştır. Oysa şehrimizde bir Trakya Üniversitesi
bulunmakta, bu üniversite bünyesinde Tarih Bölümü, Sanat Tarihi Bölümü,
Arkeoloji Bölümü gibi konuyla yakından ilgili olan birimlerde Trakları ders
olarak anlatan, araştıran, kitaplar ve makaleler yayınlayan öğretim üyeleri
vardır. Komisyon hiç olmazsa Trakların geçmişini bilen bilim adamlarına
danışsaydı, “…750 bin yılı aşan geçmişe sahip …” gibi korkunç abartılmış
iddialarda bulunmazdı. Yazılı kaynaklarda Traklardan ilk bahseden Homeros’tur
ve “İlyada” adlı eserinde Truva Savaşına Trak birliklerinin de katıldığını
anlatmaktadır. Dilbilimcilere göre Homeros’un eseri M.Ö. 700-lerden itibaren
uzun bir destan olarak halk arasında söylenmeye başlanmış (daha sonra kaleme
alınmış) ve bahsettiği Truva Savaşı da M.Ö. 1200-ler civarında cereyan
etmiştir. Bazı mitolojik anlatımlara göre Traklar diye topluca ifade edilen kabileler
M.Ö. 2000-lerden sonra eski Yunanlıların kuzey komşuları olmuşlardır.
Arkeolojik bulgulara göre ise en erken Trak yerleşimleri M.Ö. 3500’e
tarihlenebilir. Tabii bundan önce de M.Ö. 5500-6000 yıllarına ait kazı buluntuları
vardır, fakat bunlara Trak denemez. Genellikle kazı yerine göre pre-historik
(tarih öncesi) kültürler tabiri kullanılır. Dolayısıyla Trakların başlangıcını
taş çatlasa M.Ö. 3500-lere (günümüzden 5500 yıl öncesine) kadar götürebiliriz. Zaten
günümüzden 750,000 yıl öncesinde Balkan Yarımadasında mağara insanlarının
yaşadığı bile söylenemez.
Daha önemli
bir sorun ise müzede ne sergilenecektir. Bulgarlar yıllardan beri bu konu
üzerinde çalışmakta ve kazılar yapmaktadırlar. Bugünkü Bulgaristan
topraklarının altını üstüne getirmişler ve çok kıymetli eserler bulmuşlardır.
Bunların bir kısmını bizim sınırlarımıza çok yakın yerlerden elde etmişlerdir.
“Trakoloji” adında özel bir bilim alanını geliştirmişler ve bu konuda Dünya
çapında söz sahibi olmuşlardır. Trak Müzesi adını koymasalar da, bütün il
merkezlerinde bulunan Tarih Müzelerinde olağanüstü zengin buluntular (bazıları
som altından yapılmış ünlü “Trak hazineleri” de dahil) sergilenmektedir. Kendi
topraklarında yabancılara araştırma ve inceleme yaptırmazlar, fakat başta Sofya
Arkeoloji Müzesi (ki binası Osmanlı eseri Ulucami’dir) olmak üzere, Plovdiv,
Kırcali (bu müze de eski Osmanlı eseridir), Yambol, Stara Zagora, Panagyürişte
ve diğerleri rahatlıkla gezilebilir. Trakoloji konusunda sayısız kitapları
vardır, bazıları İngilizce olarak yayınlanmıştır. İşte bu planlı programlı
çalışmalar sonucunda çok sayıda turist çekmektedirler.
Türkiye’de ise
Trakoloji gelişmemiştir. Az sayıda tarihçi ve arkeolog bireysel ilgi
göstermişse de, dünya çapında söz sahibi olunamamıştır. Tabi bu görev “Trakya”
adını taşıyan üniversitemize düşer. Maddi sponsorluğu da “Trakya” Birlik
üstlenmelidir.
Eğer Edirne’yi
bir turistik cazibe merkezi haline getirmek istiyorsak “Trak Müzesi”nin
yanında, hatta öncesinde bir “Osmanlı Müzesi” (Museum Ottomanum) ve bir de “Bizans
Müzesi” (Museum Byzantinum) düşünülmelidir. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu burada
562 yıl hüküm sürmüş ve 92 yıl başşehir olarak kullanmıştır; Bizans (Doğu Roma)
İmparatorluğu ise daha da uzun süre, yaklaşık 1000 yıl bu topraklara sahip
olmuştur.
Buna karşılık
Trakların iskân ettiği yıllarda bugünkü Edirne yakınlarında çok önemli bir
yerleşimden bahsedilmemektedir. Bazı eski Yunan kaynaklarında bu bölgede
“Uscudama” adlı bir Trak yerleşiminden söz edilse de, tam yeri bilinmemektedir.
Oysa İpsala (Kypsela), Vize (Bizye), Marmara Ereğlisi (Perinthus) gibi
yerleşimler küçük Trak krallıklarına başkentlik yapmışlardır. Ünlü “Odris
Krallığı”nın başkenti Sevtopolis ise Yukarı Tunca vadisindedir (Bulgaristan’da
Kazanlık yakınında). Tarihte “Trakya Krallığı” adını taşıyan tek devlet kısa
süreli olmuştur (M.Ö. 306-281). Büyük İskender’in ölümünden sonra, bu krallığı
kuran general Lysimakhos Küçük Asya’da seferlere girişmiş ve Kuropedion
savaşında hayatını kaybetmiştir. Lysimakheia adlı başkentini Gelibolu yarımadasının
kıstağına inşa ettirmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere sadece Edirne İline
ait “Trak Müzesi” yeterli olmayacaktır.
Avrupa
topraklarının fethini başlatan Osmanlılar bu topraklara önce “Paşaeli”,
sonradan “Rumeli” demişlerdir. O yıllarda buralarda Trakların adları silinmiş
ve ardı ardına gelen kavimlerle karışarak asimilasyona uğramışlardır. Fakat
Yunanca ve Latince coğrafyalarda bölgenin adı Thrakia = Tracia olarak devam
etmiştir. 19. yüzyıldan sonra Osmanlılar da batı kaynaklarından Trakya ismini öğrenmişlerdir.
Cumhuriyet döneminde ise “Trakya-Paşaeli” deyimi popüler olmuştur.
Bulgaristan’da bir Trakya Üniversitesi (Eski Zağra’da), Yunanistan’da da Trakya
Üniversitesi (Gümülcine’de) bulunduğu için Türkiye ile yarışırcasına bu ülkeler
de Traklara sahip çıkmak istemektedirler. Ne var ki Bulgaristan daha şanslıdır,
çünkü bugünkü topraklarında antik çağlarda sadece Traklar yaşamıştır. Ve onları
ilk ataları olarak gösterebiliyorlar. Halbuki bizim Trakya diye tanımladığımız
alan Türkiye yüzölçümünün ancak % 3’dür. Anadolu’da Hititler, Frigler, Urartu,
Likya, Lidya, Mysia, Bitinya gibi sayısız medeniyetler iz bırakmıştır (Anadolu
Medeniyetleri). Bugünkü Türkiye için Traklar periferde kalmış bir uygarlıktır,
fakat Edirne, Tekirdağ, Kırklareli (İstanbul ve Çanakkale) için önem
arzederler.
Prof. Dr. Recep Mesut
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder